Hüseyin Sungur80 Makale

Ahh Adana… Ahh Gençliğimiz!..

Hani Ahmet Kaya’nın söylediği bir şarkı var; “Hani Benim Gençliğim…”
Bu şarkıyı milyonlar dinlemiştir…
Anlamlı bir şarkıdır, anlayana!...
Şarkının sözleri şöyle:
 
*
 
Hani benim sevincim nerde
Bilyelerim topacım
Kiraz ağacında yırtılan gömleğim
Çaldılar çocukluğumu habersiz
Penceresiz kaldım anne
Penceresiz kaldım anne
Uçurtmam tel örgülere takıldı
Hani benim gençliğim anne
Ne varsa buğusu genzi yakan
Ekmek gibi aşk gibi
Ah ne varsa güzellikten yana
Bölüştüm büyümüştüm
Bu ne yaman çelişki anne
Bu ne yaman çelişki anne
Kurtlar sofrasına düştüm
Hani benim gençliğim anne…
 
*
 
Ve devam ediyor şarkı böylece…
Şimdi diyeceksiniz ki nereden esti bu şarkı ve gençlik yılları…
Seyhan Belediyesi Basın Yayın Müdürü Gökhan Üney, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulundu.
Üney, paylaşımında yıllar öncesinin Adana’sını anlatıyordu..
Yani mutlu ve umutlu insanların bulunduğu Adana’yı anlatmıştı…
 
*
 
Sevgili Gökhan Üney paylaşımında şu sözlere yer vermişti:
 
“Ah Adana…
“Bundan yıllar yıllar önceydi.” diye başlayamıyorum çünkü o kadar yaş almış değilim. Gidebildiğim kadar gidebiliyorum sadece. Kiremithane (Şehit Erkut Akbay)’da bir çocuktum. Zihnimde yer tutan bir olayı paylaşmak istiyorum. Benden çok çok zaman önce göç İle gelmiş bir ailenin çocuğuyum. Çok çok önce derken şöyle tarif edeyim annem Sinanpaşa Mahallesi doğumludur. Gözlerimi açtığım yer Kiremithane - Sinanpaşa hattıdır. Babam eski ismiyle Köy Hizmetleri’nde Greyder Operatörü idi. Eskiler bilir muvakkat işçi idi. Sonrasında ise adını ve felsefesini öğrendiğim Karaoğlan (Bülent Ecevit) tarafından kadro verildi. 5 çocuklu bir ailenin 4. Çocuğu olmak ve yaşam mücadelesi vermek tüm kardeşlerim gibi benim için de zordu. Zira Yüreğir zor bir yerdi ve Kiremithane ise daha da zordu ama Sinanpaşa’da kolay değildi. Böyle bir çocukluk ve gençlik düşünün…
Neyse konuyu uzatıp aslından uzaklaştırmak istemiyorum. Babamın işyeri sezonluk olarak bizlere alışveriş fişi verirdi ve hayatımda ilk hatırladığım alışveriş ise “Sümerbank” kumaş fişi.
Annemle gider kumaşlar alırdık ve terzi Niyazi’nin yolunu tutardık. Büyük abimin Şarlo Pantolonu, babamın ceketi, annemin eteği…
Vay be yıllarca eskitemeden giymişiz. 
Şimdi bu şehrin büyüklerine sesleniyorum.
Nerde benim çocukluğum?
Nerde benim mahalle kültürüm?
Nerde benim yıllarca giydiğim SÜMERBANK’ım???
Nereye kadar kaybedeceğiz efendiler? 
Bir bir yok edildik neden sesimiz hala çıkmaz, neden hala umursamaz davranılır?
Ah Adana Ah…
Suç senin değil seni sahipsiz bırakanların!!!
Haydi Adana şehrimize sahip çıkalım daha fazla yok edilmeden…”
 
*
 
Çocukluğum ve gençliğim Yavuzlar ve Sinanpaşa Mahallelerinde geçtiği için Gökhan kardeşimin bu yazısı beni etkilemişti ve ben de birkaç cümle yazmıştım paylaşımında…
Daha doğrusu Sinanpaşa ve Yavuzlar Mahallesi’ndeki yaşanmışlıklar ve yaşananları özetlemiştim…
 
*
 
Demiştim ki;
“Değerli Gökhan Üney kardeşim; Adana dolayısıyla Yüreğir ilçesi hep ÜVEY EVLAT muamelesi görmüştür. Yavuzlar ve Sinanpaşa mahallelerinde çocukluğumuz ve gençlik yıllarımız geldi geçti. Mesela burada bir Paktaş Fabrikası vardı. Mesela yazlık sinemalar vardı. Her şeyden önemlisi Kentsel cezaevleri olmadan önce evlerimiz gecekondu da olsa komşuluk vardı. Mesela evlerimizde sobalar vardı ekmek kızartır kestane pişirirdik. Mesela Yavuzlar ve Sinanpaşa mahallelerinde çocukluğumuz Kışla caddesi üzerinde esnaflar vardı. Bakkal Salih amca vardı. Terzi Sezai ağabey vardı. 70'li yıllarda Foto Bella vardı ve çırak olarak çalışırdım. Köşker Hasan amca vardı. Mesela Paktaş Fabrikasında çalışan işçiler öyle yemek arası verildiğinde koşarak Atom Kıraathanesine gidip kağıt oyunu oynarlardı. Paktaş Fabrikası bizim de ekmek kapımızdı. Fabrikanın önünde tablada çerez satardık. Her şeyden önemlisi babamız annemiz ağabeyimiz vardı. Şimdi onlar yok. Yazacak çok yaşanmışlıklar var, uzatmaya gerek yok. Senin de dediğin gibi çocukluğumuz gençlik yıllarımızda yaşadığımız mutluluğu arar olduk…”
Velhasıl hepimiz eski Adana’yı ve çocukluğumuzu özlüyoruz…
Bu ülkeye bir çok şey gelmeden insanlar daha mutluydu…
Mesela her evde telefon bulunmazdı…
Mesela her evin televizyonu yoktu…
Mesela her evin buzdolabı yoktu…
Sonradan sonraya evlere girdi…
Yoktu, ama mutluyduk…
Yoktu ama komşuluk vardı…
Şimdi herşey var…
Ama çocukluğumuzdaki mutluluğu arar olduk…